Alman Futbol Federasyonu, 2027’den itibaren Adidas ile yollarını ayıracaklarını ve sonraki yıllar için Nike ile anlaştıklarını duyurdu.
Bu anlaşmayla birlikte Alman Futbol Federasyonu, Nike’tan 7 yıl boyunca, yılda 100 milyon Euro para alacak.
Adidas’tan alınan yıllık 50 milyon Euro iki katına çıktı, ticari olarak başarılı bir anlaşma yapıldı ama ortalık karıştı.
Başbakan Yardımcısı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasetçi, bir Alman markasıyla anlaşmanın bozulup, yerine bir ABD firmasıyla anlaşma yapılmasına tepki gösterdi.
Bu küçük bilgiyi, Alman Ordusu’nda görev yapan ve siyasetçilere suikast düzenleyip, suçu göçmenlere yıkmaya çalışan ırkçı askerlerle ya da Alman polis teşkilatı içerisindeki ırkçılık ve ayrımcılıkla ilgili açılan soruşturmayla birleştirelim.
Dünyada milliyetçilik yükseliyor ama Avrupa’da, özellikle de Almanya’da yükselen şey ırkçılık.
★★★
Milliyetçilik ve ırkçılık kavramları zaman zaman birbirine karıştırılır.
Milliyetçilik, bir dil, coğrafya, kültür üzerinden şekillenen toplum üzerinden tanımlanır.
Ülkesini ve milletini sevme fikrinden yola çıkar. Bu sevgi diğer gruplardan nefret etmeyi gerektirmez.
Buna karşın ırkçılık genetik birliktelik sağlamadığı herkesi dışlar, nefret eder.
Ekonomik tanımlara girersek, ırkçılık üretim ilişkisinde köle emeğini meşru gören zihniyetin bugün değişik etnik kökendeki işçileri hedef aldığı bir üretim biçimini öngörür diye durumu özetleyebiliriz de.
Aradaki fark bugün Avrupa’da çok yoğun hissediliyor ve ırkçılık geçen sene Rusya’dan ve Putin rejiminden kaçan gençlerin bu sene Rus milliyetçisi olarak ülkelerine dönmelerine neden oluyor.
★★★
Ukrayna savaşına destek vermeyen ve Avrupa’ya giden binlerce Rus vatandaşı taşıdıkları pasaport yüzünden hakarete uğradılar, ideolojileri ya da karakterlerine bakılmadan sadece Rus oldukları için dışlandılar.
Bu ırkçı tepkiler, Rusya’dan Avrupa’ya kaçan gençlerin Rus milliyetçisi ve Putin hayranı olarak ülkelerine dönmelerine yaradı.
Ortaçağ karanlığı diye tanımladığım şey de tam olarak bu davranış biçimi aslında.
Avrupa’da demografik, kültürel ve ekonomik bozulmanın yaşandığı dönem geri döndü. Bu geri dönüş sosyal hayatta ve ekonomi ilişkilerinde kendisinden olmayanlara nefret duyma olarak hissedilmeye başlandı.
Bizim yarım porsiyon aydınların bayıldığı Fransız Charlie Hebdo dergisi, cesedi Bodrum’da kıyıya vuran Aylan bebeği, yaşasaydı Paris’te kadınları taciz edecekti diye çizebilmişti. Irkçılık şekilden şekile girebilir, hatta mizahı da kullanabilir ama bu alçaklığı ortadan kaldırmıyor.
Avrupa yabancı düşmanlığına Zenofobi gibi yeni isimler icat ediyor ama bu süslü kelimeler ırkçılığı masum kılmıyor.
★★★
Gücün Batı’dan Doğu’ya geçtiği bir dönemin sancılarını yaşıyor dünya.
Batı bu güç transferine seyirci kalmıyor ve tüm gücüyle direniyor, bu direniş sırasında da demokrasi maskesi ardına saklanmış ırkçılık her gün biraz daha belirgin hale geliyor. Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde gamalı haç sembolü taşıyan insanlar eylemler yapıyorlar.
Gamalı haç takanların eylemleri İtalya’dan Almanya’ya kadar giderek yayılıyor.
Filistin’de yaşanan katliama karşı sokaklara dökülen milyonlar, bir umut kırıntısı olsa bile sonuçta ülkelerin politikaları değişmiyor.
İnsanlık onurunun Avrupa’dan yükselen bu faşist dalgaya ne kadar karşı koyup koyamayacağını Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde birlikte göreceğiz…